Sinematografik Kentler-Mehmet Öztürk  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , , , , , ,




Berlin, Bombay, Kahire, Los Angeles, İstanbul, Paris, Prag gibi çekim yapılan ve incelenen kentler, kaynak teşkil eden stüdyo-mekânlardır. Sinemanın efsanevi kaynakları olan kentler (Lyon), bütünüyle sinemaya adanmış kentler (Los Angeles), hepimizin birer sakini olduğumuz sinema kentleri (hayali kentler: Metropolis, Alphaville, Brazil … az ya da çok yeniden yaratılmış olan gerçek kentler), sinemanın kente ait olduğu ya da kentin sinemaya ait olduğu mekânlar… Franfurt Okulu'nun habercisi olan Kracauer'in 'sine-kent' hakkındaki yazılarına da yer veren Mehmet Öztürk'ün derlediği bu kitap, beyazperdeden dünyanın kentlerine bakıyor. Bir film izlemenin, bir kent gezmekle eş olduğunu doğruluyor...

Agora Kitaplığı'nın sinema serisinden yeni çıkan sinema kitaplarından biri Mehmet Öztürk'ün derlediği "Sinematografik Kentler Mekanlar, Hatıralar, Arzular".
Sinemadaki kentin, kentteki sinemanın farklı bakış açılarıyla incelendiği kitapta Türkçe'ye ilk kez kazandırılan makale çevirileri de bulunuyor. Özellikle ilk dönem önemli sinema kuramcılarından Kracauer'in sinema eleştirilerine geniş yer verilen kitap hem sinemaseverlerin hem de sinema araştırmacılarının keyifle okuyacağı bir kaynak eser.

Sinematografik Kentler-Mehmet Öztürk
464 sayfa, 1. Basım, Haziran 2008 Agora Yay.

İlahi Komedya-Dante Alighieri  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,



"Kırılmış kayalardan oluşan,
daire biçiminde yüksek bir yarın tepesine geldiğimizde,
daha beter durumda ruhlar gördük bu yarın dibinde
yardan yükselen iğrenç kokuya dayanamadık.
.
.
.
"Oğul, bu kayaların içinde" dedi,
"geride bıraktığımız dairelerin benzeri
üç küçük daire vardır, daireler gitgide daralır.

Hepsinin içinde lanetlenmiş ruhlar yer alır;
bundan böyle işledikleri günahı hemen anlamak için,
neden, nasıl burada toplandıklarını bilmelisin.
Tanrı'nın onaylamadığı her eylem
haksızlıkla sonlanır kaba güçle,
hileyle zarar verir başka birine.

Tanrı en çok hileye öfkelenir, çünkü hile
insana özgü bir kusurdur; işte bu yarın dibinde
en büyük acıyı hileciler çekmekte.

Kendi canına, kendi malına da
zarar verebilir insan; işte ikinci bölmede
canına kıyarak dünyadan ayrılanlar,
har vurup harman savuranlar,
kumar oynayanlar, gülecek yerde ağlayanlar,
pişmanlık getirmekte boş yere.
Saldırı Tanrı'ya da yönelebilir,
ona inanmayarak, ona söverek,
doğayı da, verdiklerini de küçümseyerek;
işte bu nedenle, bölmelerin en darı ve üçüncü
Sodom ile Cahors'un, bir de Tanrı'ya şovenlerin
üstüne basar mührünü.

Vicdanları sızlatan hile ise,
bir insana güven duyana da yapılır,
o insana güvenmeyene de.
Hilenin bu ikinci biçimi, doğanın ürünü
sevgi bağlarını kopartır,
işte bu nedenle ikinci dairede
ikiyüzlüler, büyücüler, dalkavuklar,
kalpazanlar, din sömürücüleri, hırsızlar,
pezevenkler, dalavereciler gibi pislikler yer alır..."


Cehennem XI. Kanto
İlahi Komedya- Dante Alighieri Çev.Rekin Teksoy, Oğlak Yay. istanbul,2003

Kuramdan Sonra-Terry Eagleton  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , , , ,



"Kültür kuramı, kendi tarihsel doğuşu, yükselişi ve düşü-şünün bir muhasebesini yapabilmelidir. Sözcüğün en katı anlamıyla düşünüldüğünde, kültür kuramı Platon'a kadar geri gider. Ancak bize en aşina biçimlerini göz önüne alır-sak, gerçekten 1965'ten 1980'e kadar, on beş yıllık olağa-nüstü bir sürecin ürünüdür. Bir önceki bölümün başında adları sayılan düşünürlerin çoğu, çığır açıcı çalışmalarını, bu hayret verici derecede bereketli dönemde üretmişlerdir.

Peki bu tarihlerin anlamı nedir? Bu tarihlerin anlamı, kültür kuramının, siyasal aşırı solun, tümüyle karanlığa gömülmeden önce, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana kendini biraz olsun gösterdiği tek dönemde patlak vermiş olmasıdır. Yeni kültürel düşüncelerin derin kökleri, sivil hak hareketlerinin, öğrenci isyanlarının, ulusal kurtuluş cephelerinin, savaş karşıtı ve nükleer karşıtı kampanyaların yoğunlaştığı, kadın hareketinin ortaya çıktığı ve kültürel özgürleşmenin altın çağını yaşadığı döneme aittir. Bu, tüketim toplumunun gösterişli bir şekilde uç vermeye başladığı; medya, popüler kültür, alt-kültürler ve gençlik kültünün dikkate alınması gereken toplumsal güçler olarak belirdiği; toplumsal hiyerarşiler ve geleneksel köklere karşı bir eleştirel saldırı furyasına girişildiği bir çağdı. Tüm toplumsal duyarlılık, dönemsel dönüşümlerinden birini gerçekleştirmişti. Ağırbaşlı, özdisiplinli ve itaatkar halimizden, vurdum duymaz, hazcı ve isyankar bir hale geçmiştik. Ama bu yaygın duygusal yabancılaşmayla beraber düşsel bir umut da vardı. Şimdinin, içinde var olmaya değer bir zaman olduğuna dair genel bir heyecan vardı. Ve bu böyle olmuşsa, kısmen şimdinin açık bir şekilde yeni bir geleceğin müjdecisi, bir sınırsız olanaklılıklar alanının giriş kapısı gibi görünmüş olmasındandır.

Her şeyden öte, yeni kültürel düşünceler, kültürün kendisine giderek daha fazla önem vermeye başlayan bir kapitalizmin içinden doğdu. Bu, alışılmadık bir gelişmeydi. Kültür ile kapitalizmi, Corneille ile Racine, Laurel ile Hardy kadar aşina bir ikili olarak düşünmek oldukça güçtü. Tam aksine, kültür geleneksel olarak neredeyse kapitalizmin zıddmı temsil edegelmişti. Kültür kavramı, orta sınıf toplumunun bir müttefiki değil, bir eleştirisi olarak gelişmişti. Kültür, fiyatlardan çok değerlerle, maddi olandan çok ahlaki olanla, züppelikten çok yüce gönüllülükle ilgiliydi. İnsani güçleri, birtakım bayağı ve faydacı amaçlar için değil, kendinde amaçlar için geliştirmekle ilgiliydi. Bu güçler uyumlu bir toplam oluşturuyordu; söz konusu olan salt bir özelleşmiş araçlar yığını değildi ve "kültür" bu muhteşem sentezi temsil ediyordu. Endüstriyel kapitalizmin hiçbir işine yaramaya-cak olan değerler ve enerjilerin sığınabileceği derme çatma bir barınaktı. Erotik olanla simgesel olanın, etik olanla mitolojik olanın, tensel olanla tinsel olanın, kendilerine gide-rek daha az zaman ayıran bir toplumsal düzen içinde, bir arada bulunabileceği bir yerdi. Kendine has aristokratik yüksekliğinden, sürüler halinde aşağılardaki ticari alanda dolanan tüccar ve borsacılara tepeden bakıyordu.

Fakat kültür, 1960'lar ve 70'lerle beraber, film, imge, moda, yaşam tarzı, pazarlama, reklamcılık, medya iletişimi gibi anlamlara da gelmeye başlamıştı. İşaretler ve göstergeler, toplumsal yaşamın her yerine yayılıyordu. Avrupa'da kültürel Amerikanlaşma endişesi baş gösteriyordu. Gelişimi tamamlamadan refaha ulaşmış görünüyorduk ve bu da, kültür ve "yaşam kalitesi"yle ilgili konuları keskin biçimde öne çıkarıyordu. Değer, simge, dil, sanat, gelenek ve kimlik anlamındaki kültür, feminizm ve Siyah Güç (Black Power) gibi toplumsal hareketlerin soluduğu havaya dönüşmüştü. Artık uyumlu görüş birliğinin değil, görüş ayrılığının tarafında yer alıyordu. Kültürün bu anlamı, yüksek kültür ve eğitimin burçlarını ilk kez ve oldukça gürültülü biçimde kuşatarak kendilerini yeni yeni göstermeye başlayan işçi sınıfı, sanatçı ve eleştirmenlerinin de can damarıydı. (sf:24-25'ten alıntılanmıştır.)


Aslında Eagleton'ın Kuramdan Sonra isimli bu kitabı başlı başına alıntılanabilecek bir eser.
İçinde yaşadığımız günlük hayatın "kültürel" nüvelerine yeni başkış açıları kazandıran, zihin açıcı bir metin Kuramdan Sonra. Zırva olarak görülen kültür yığınlarının nasıl şekillendiğini, kültürel incelemelerin ve araştırmaların hangi nedenlerle göklere çıkartıldığının cevabını arayan bu kitap tüm sosyalbilimcilere tavsiye olunur...
Tabii eşliğinde bir doz da Fredric Jameson almakta da yarar var. Ona da geleceğiz..

Kuramdan Sonra - Terry Eagleton, Çev.:Uygar Abacı; Literatür Yayınları, İstanbul:2004

Jale Parla-Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , , ,


"Said, bilgiyle söylem arasındaki ilişkiyi Batı'yla Doğu arasındaki ilişkiye uygularken, Doğu hakkında Batı'nın 
ürettiği metinlerin Doğu'yu ideolojik bir biçimde temsil ettiğini gösterdi. Böylece, oryantalizm kavramında o güne dek bilinen ekonomik ve siyasi hegemonya boyutuna bir yenisini ekledi: Doğu'yu dolaşıma sokulacak bir bilgi olarak üreten bilimsel ve akademik metinlerin oluşturduğu temsil.


Bu bilgi, kolonyalizm öncesinde Doğu'yu 'yabancı' ya da 'öteki' olarak betimlerken, kolonyalist dönemde 'öteki'nin ya da 'yabancı'nın nasıl kolonize edileceğinin de kılıfını oluşturdu. Kolonyalizm, ya da emperyalizm başlangıçta silah gücüyle gerçekleşmiş de olsa, ırkçılık gibi kolonyalizmin sürdürülmesi de ancak Doğu'yu nesneleştiren söylemler yoluyla mümkün olabilirdi ve öyle de oldu. Kolonyalist söylemler, sömürge halklarını her zaman yok saydılar; sayamadıkları zamansa onları insan-altı yaratıklar olarak gördüler. Sömürgeciliğin en geniş anlamıyla tabanını oluşturan süreç, yani 'ötekileştirme' zayıf olanın önce 'öteki' olarak tanımlanmasını öngörüyordu ki ezilebilsin, horlanabilsin rahat bir vicdanla sömürülebilsin.” sf: 10-11 

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Jale Parla'nın edebi metinler eşliğinde Şarkiyatçılığı ele aldığı bu çalışması, 'Şarkiyatçılık ve Doğu Miti, İngiliz ve Fransız Edebiyatında
Türk Mitinin Kökenleri, Byron'ın Yarattığı Türk Miti , Victor Hugo'da Türk Mitinin Parodisi, Lamartine ve Türk Mitinin Politizasyonu, 1835-1850 Arasında Doğu Yolculuğunun Düş Kırıklıkları, Kırım Savaşı ve Türk Mitinin Yıkılışı' başlıklarıyla oryantalizm okumasına farklı kaynaklardan yaklaşmakta. Şarkiyatçılık üstüne inceleme yapıyorsanız, es geçilmemesi gereken bir çalışma. 

Jale Parla, Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik ; İstanbul:2005 İletişim Yayınları

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri-Berna Moran  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , , ,



Her edebiyat öğrencisinin başucu kitabı, Türkiye'de bir zamanların "kaliteli" eleştirinin akademi hocası Berna Moran'ın kaleminden "Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" olarak hayat bulmuş hali.
İlk baskısı 1972 yılında Cem Yayınevi'nden çıkan, edebiyatın ve eleştirinin İncil'i olan bu güzide kitap bugün İletişim Yayınları tarafından basılıyor. Kitabın İçindekiler bölümünden birkaç başlık bile ne kadar sağlam bir kuram kitabı olduğunu anlatmaya yetiyor: "Yansıtma Kuramı,Marxist Kuram,Toplumcu Gerçekçilik,Dış Dünyaya Ve Topluma Dönük Eleştiri,Anlatımcılık, Sanatçıya Dönük Eleştiri,Psikanaliz Ve Eleştiri,Duygusal Etki Kuramı,Okura Dönük Eleştiri,Biçimcilik,Esere Dönük Eleştiri,Edebiyat Ve Hakikat,Estetik Yargılar"

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri-Berna Moran, İletişim Yay., İstanbul: 2000

İhsan Oktay Anar-Puslu Kıtalar Atlası  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,





Post-modern masal mı okumak istiyorsunuz? İhsan Oktay Anar sizin yazarınız demektir. Varolan altı kitabının henüz sadece ikisini okuyabilmiş olsam da, tarihi romanı masalsı bir hava içinde okumak isteyen herkese gözüm kapalı tavsiye ederim Anar'ın romanlarını. Öyle akıcı ki anlatımı yazarın, romanlarda geçen farklı karakterlerden başınız dönüyor ama hiçbirinin hikayesi birbirine karışmıyor, içiçe geçmiş olsalar bile.
Yazarın bir de muzipliği var romanlarına kattığı , ama onu siz kendiniz keşfedin artık...


İhsan Oktay Anar-Puslu Kıtalar Atlası İletişim Yay. İstanbul 2006

Salah Birsel- Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,


Salah Birsel- Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu

Parça parça, bir orasından bir burasından okuduğum bu kitabı henüz yarılamış bile sayılmam ama Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Salah Birsel sayesinde Beyoğlu'nun dillere destan 'o eski zamanlarını' bir tutam da olsa yaşadığımı söyleyebilirim.
Gerçkten de gecenin bir yarısı insana iyi gelen, soluk aldıran bir kitap Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu. Bir de yanınıza alıp İstikal'in şirin kafelerinden birinde, mesela Orhan Veli Şiir Evinde okumanın tadına doyulmaz...

Arka Kapaktan: "Yeryüzünün belli başlı mitolojik kentlerinden biri İstanbul, kentin şahdamarı Beyoğlu. Her yiğidin harcı değil böyle zorlu bir konuyu kuşatmak. Salah Birsel'in boşuna en ünlü kitabı olmamıştır: "Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu", yayımlandığı 1976 yılından bu yana, edebiyatımızın kült kitaplarından biri sayılagelmişse, bunun en somut nedeni bir benzerinin kaleme alınamamış olmasından geliyor. "Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu", yalnızca bir semtin, bir caddenin panoramik tarihi olarak sınırlanamaz: Aynı zamanda bir dönemin çokrenkli tanığıdır. Daha da önemlisi: Türk Edebiyatı'nm en keyifli yazılarından biri."
Enis Batur

Salah Birsel- Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu Sel Yay. İstanbul, 2002

Üç Kuruşluk Roman- Bertolt Brecht  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,

Üç Kuruşluk Roman- Bertolt Brecht
Brecht çoğunlukla "20. yüzyıl Alman edebiyatının en büyük şair, yazar, tiyatrocu ve kuramcılarından biri" hatta en önemlisi olarak tasvir edilir.
Bir edebiyatçıysanız, Brecht'i tanımamanız büyük ayıp ve eksikliktir. Fakat bir sinemacıysanız ve Brecht'ten habersizseniz, sizi o okuldan mezun etmezleR:) Çünkü sinema filminin neye göre, kime göre çekileceği, Brecht'in çağdaş kuramından sonra ters yüz olmuştur.

Uzun lafı kısası hangi kitabından başlarsanız başlayın, hayatta en az bir kez Brecht okuyun. Üç Kuruşluk Roman maalesef halen yarısında olduğum onlarca kitaptan birisi. Bu yüzden konusu üstüne fazla ahkam kesemeyeceğim; ama bir kütüphanenin olmazsa olmazlarından biri Brecht'tir...

Arka kapaktan:
"10 Şubat 1898 doğumlu Brecht, düzen çarklarındaki çürük yanları ince bir alayla sergilerken, çağımız tiyatro sanatına büyük yenilikler getirmiş bir kuramcı olduğu kadar, güçlü bir yazar ve şairdir de. Naziler döneminde ülkesinden kaçmış, Avusturya, Danimarka, İsveç, Finlandiya, Sovyetler Birliği, ABD ve İsviçre'de çalışmalarını sürdürmüş ve 1948'de yurduna geri dönmüştür. Karısı büyük oyuncu Helene Weigel ile birlikte kurdukları, "Berliner Ensemble" topluluğu dünya ölçüsünde ün kazanmış ve dünyanın en başarılı tiyatro topluluklarından biri sayılmıştır.

Üç Kuruşluk Roman- Bertolt Brecht Çev. Sema Özkaya ODA YAYINLARI, İstanbul, 2000

Ölümcül Öyküler-Edgar Allen Poe  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,


Morgue Sokağı Cinayeti, Altın Böcek, Arthur Gordon Pym'in yazarı Edgar Allan Poe kısacık hayatına (1809-1849) özgünlüğü yadsınamaz yapıtlar sığdırdı. Baudelaire'ın deyişiyle, "insanın kendisiyle çelişme ve çekip gitme hakkına saygı göstermeyen" bir toplumda Poe'nun yaşamı bir çöl insanınınki gibiydi. Amerika'nın değişik kentlerinde, Avrupa'da, hatta Rusya'da hep yeniden başlamak istedi. Ama boşuna! Disipline gelmeyen bir zekâyı kimse kabul etmek istemiyordu. Gerçek hayatında neler yaşamış olursa olsun yapıtlarında dört saplantıyı işledi: kadın, suç, ölüm ve sanat. Poe'dan yeni öyküler bekleyenlerin kaçırmaması gereken bir kitap.
"Tekrar ediyorum, hiç kimse insan yaşamının ve doğanın istisnalarını daha büyülü anlatmadı."
Charles Baudelaire
(Arka Kapak)

İnanılmaz ama gerçek Poe'yu 13 yaşımdan beri okuyorum. İlk karşılaştığım öykü Morgue Sokağı Cinayeti'ydi. "Short Fictions of American Stories" serileri bayılır abudik gubidik Poe öykülerinden seçmeler yapsın. Anadilinizde bile anlamak için kafa gerektiren bir yazarın, İngilizce gotik hikayelerini 13-14 yaşındaki çocuklara ödev olarak verip, sonra sözlüye kaldırmak da ancak 3.dünyaya yakışır zaten. Her neyse, iyi ki yapmışlar da şimdi kasıla kasıla bunları söyleyebiliyorum. Ben severim Poe'yu. Hele şiirleri vardır ki, aynı adamın yazdığına insan inanamaz.

10 yıldan fazladır Edgar Allen Poe ile aşina olmama rağmen bu kitabın henüz yarısını okudum, yarısını okuyamadım.

Gotik edebiyat okumaktan sıkılıyorsanız ve Poe'yu görsel olarak tanımak isterseniz vampir dizilerini seyredin...

Ölümcül Öyküler-Edgar Allen Poe Çev. Hamdie Koyukan Kabalcı Yay. İstanbul :1999

Ömer Seyfettin-Efruz Bey  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,


Üstadı "Kaşağı"dan ibaret sanan yeni nesil Türk gençliğine tavsiye olunur. Bir bu kulakları çınlasın Efruz Bey, bir de meşhuur "Araba Sevdası" , Meşrutiyetten bu yana batılı gömleği üstüne bir kaç beden büyük gelen Osmanlı "asilzadelerinin" hali ahvalini anlamak için yeterlidir...
Vakti dolmuştur demeyin, Ömer Seyfettin'i okuyun, okutun.
Koskoca Türk edebiyatında hikayecilerimizin sayısı iki elin parmaklarını geçmez; onlara vefa borcunuzu unutmayın...

Efruz Bey-Ömer Seyfettin

Üç Harf Yayınları, İstanbul.2005

Yeşilçam Öykü Sineması -Serpil Kırel  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , , ,



Listemize bir sinema kuramı kitabıyla devam edelim. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Doç Dr. Serpil Kırel'in uzun ve detaylı çalışmalarının ürünü olan bu kitap, Türk sinemasının 1960'lı yıllardaki öyküsüne ışık tutuyor.

Yeşilçam neydi, nasıl örgütlenmişti, o küçük hanım filmleri nasıl çekiliyordu? Çoğu zaman "N'ayır, N'olamaz"larını eleştirdiğimiz, hatta dalga geçtiğimiz Türk filmlerinin senaryosu neden başka türlü olamıyordu? Star sistemi neydi? Benzeri pek çok sorunun cevabını, binbir emekle Serpil Kırel sinema araştırmacıları bu kitapta ulaşılabilir hale getirmiş.
60'ların filmlerini sevenleri, bu kitap hikayenin mutfağına sürüklüyor.

Yeşilçam Öykü Sineması-Serpil Kırel
Babil Yayınları / Kültürel Çalışmalar Dizisi İstanbul, 2005
329 sayfa

George Orwell -1984  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,


Listemize beni derinden etkileyen 20yy'ın en önemli romanlarından biriyle devam edelim.
Üstad George Orwell söylüyor: 1984

Bu romanı bir de sinemaya uyarladılar ki görsellikle birleşsin etkisi kamerli olsun. Okurken tüyleri diken diken eden romandan, kusturan filme : Biri Bizi Gözetliyor!

20yy. kültür endüstrisi tarihi bu fikre dayanan kıyamet kadar gönderme içermektedir; nerdeyse hangi taşı kaldırsak altından Büyük Birader çıkar, ki zaten Orwell'ın hedefi de bunun olabileceğini göstermektir.
Sağol Orwell!

Domuzların daha eşit olduğu Hayvanlar Çiftliği'ni de henüz okuyamamış olmam benim açımdan ne büyük bir handikaptır....

George Orwell -1984
İlya Yayınevi Çev.:Ege Acar; izmir, 2003

Memleketimden İnsan Manzaraları  

Kitaplık Sahibi: Duygu Kocabaylıoğlu Kategoriler: , ,

Açılışı şiirle yapmak istiyorum. Beni 13 yaşımda vuran o adamla başlıyalım bu maceraya:

Nazım Hikmet - Memleketimden İnsan Manzaraları
İstanbul : Adam, 1998.

Koca koca şiir antolojilerini okulun kütüphanesinden alıp hatmettiğim dönemlerde, harçlığımdan para artırıp satın aldığım ilk şiir kitabıdır Nazım'ın Memleketimden İnsan Manzaraları. Boş geçen derslerimin, yalnız tenefüslerimin can yoldaşıydı. Hey gidi günler.. Bir saygı duruşu olsun bu hem Nazım'a hem benim mazime..